10 Ocak 2014 Cuma

Ek Gıdaya Geçiş Dönemi ve Sonrası...

 Başlıktan da anlaşıldığı üzere, bebeklerde ek gıdaya geçiş dönemi ve sonrası ilgili bir post. Lakin bu post, "hangi ek gıda verilmeli, hangi meyve ile başlamalı? " şeklinde bir post olmayacak.

 Zaten bu konuda internette pek çok döküman mevcut. O yüzden bilgi ve öneri içerikli bir yazı yerine, bu konuda annelerin yaşadığı veya hissettikleri üzerine yogunlaşacağım.


 Ek gıda döneminin, sadece bebeğin değil annenin de geçtiği büyük bir sınav olduğunu düşünüyorum.


 Bebeğimiz 6. ayını doldurmaya başlar ve doktorun yolunu tutarız. Doktorlar beslenme ile ilgili örnekler verir, anlatır ve bizleri bilgilendirir. Sonra elimize bir liste verir ve bu listedeki saat ve menülere sadık kalıp bebeğimizi buna göre beslememiz gerektiğini söylerler ve bizi bu özel liste ile baş başa bırakırlar.

 İşte bu noktadan sonra elimizde ki sınav kağıdı ile uzun soluklu bir sınav sürecine gireriz.

 Aslında kolay gibi gözüken sorular o kadar kolay değildir. Mesela saat 10'da meyve püresi yedirilememiştir veya saat 4'de yenilecek olan yoğurt mayalanamamıştır. Ayrıca bebeğimizin bazı sebze ve meyvelere karşı derin bir nefret duygusu başlamıştır.

 Çok zorlu bir sınav süreci olduğu belli. Ama konsantrasyonu bozmayıp, kendimizi motive etmeye devam etmeliyiz derken, etrafımızdaki insanların ve yaptığımız araştırmaların bu konuda bize hiç yardımcı olmadığını anlarız. Bu da yetmezmiş gibi kafamız iyice karışır.


 Kimisi var ki bizi çok korkutur. Hazır mama, bebek bisküvisi, beyaz un, şeker, tuz, pastörize peynir ve reçel vermememiz gerektiğini söyler. Bunların çok sakıncalı olduğunu da dile getirir. Bunun yerine organik sebze, meyve, tam buğday unu, köy peyniri, organik pekmez bulmamız gerektiğini belirtir.

 Kimisi ise bu kadar takılmamamız gerektiğini, sebze ve meyvelerin organik olduğunu nerden bileceğimizi, evde ne pişiriyorsak onu yedirmemizi, hatta 1 yaşından önce de inek sütü verebileceğimiz söyler. Artık kafa karışıklığı ile başbaşayızdır.

 Üstüne bir de bebeklerimizin diş çıkarma dönemi eklenip iştahsızlık dönemi başlayınca, kendimizi daha da çaresiz hissederiz.  Her ne kadar bebeklerimizin en iyi şekilde beslenmesi için çabalasak da, sanki bu sınavda başarısız olacağımızı düşünmeye başlarız. Ne yapacağımızı bilemedigimiz bu durum bizi fazlasıyla üzmeye başlar.


 Ama her ne olursa olsun bizler anneyiz, güçlüyüz ve sabırlıyız. Belki bu sınavda bütün soruları cevaplayıp yıldızlı pek iyi alamayız. Ama bebeklerimiz için en iyisi neyse onu bizden başkası bilemez diye düşünürüz.

 Bu yüzden bütün bilgileri beynimize kaydeder, mantığımız ve vicdanımız bebeğimizi nasıl beslememiz gerektiğini söylüyorsa ona göre besleriz. Bu konuda bizi üzecek en önemli şeylerden biri de bu zor durumda başkaları tarafından yargılanmaktır.

 Ama bu vaziyeti çabuk atlatırız. Çünkü, bebeğimizin yediği sadece bir kaşık yayla çorbası bile bizi motive eder. İşte bizim kamçımız da dört dörtlük bir anne olmasak da, iyi bir anne olmak için harcadığımız çabadır.


 Bu sınav hiç bitmeyecek. Çocuğumuz 30 yaşına da gelse, "aç mısın? Neden hiç yemek yemedin?" diye sorup hayıflanacağız. Zaman ilerledikçe bu sınavlar hayatımızda bir anı olarak varlıklarını devam ettirecek. Gün gelecek, bu anılarımızı paylaşmak istediğimiz sınava girecek başka birilerini arayacağız. İşte o gün hayatın böyle şeyleri kafayı takıp üzülmek için çok da uzun olmadığını anlayacağız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder