28 Ocak 2015 Çarşamba

Patron Yarışması / Bize Her Yer Tasarım

 Gün geçmiyor ki moda dünyasının velinimetlerinden faydalınılıp yeni bir yarışma programı çıkmasın. Ey maşallah memlekette herkes ya stayııl ikonu, ya dizaaaynır ya da stil direktörü. Hah tam da bu furya alıp başını devam ederken "Project Runway" uyarlaması bir yarışma programı da ekranlarda arz-ı endam etmeye başladı.

                 




 Kızçem geç yatınca, üzerine dört fincan filtre kahve içip, okuduğum kitaptan ötürü gözler şaşı bakmaya başlayınca vampir edasıyla evde dolanmaya başladım. Ne yapayım ne edeyim derken açtım beyazcamı, aldım elime on numara şişleri ve yayıldım salondaki üçlü koltuğa.

 Bir de ne göreyim "Patron" adında bir yarışma programı başlamış. Programı izlemeye başlayınca sevinmem ile üzülmem bir oldu.



 Hah dedim öyle ya da böyle yaratıcılığın ön planda olacağı bir yarışma programı. Zaten "Project Runway" programını seviyorum. Türk işi versiyonunu da severim artık diye düşündüm.

 Ama dakka 1, gol 1 bizim gudubet tipi televizyonculuk anlayışımız her zamanki gibi beni şaşırtmadı.15 yaşında "ben bu hayatta yaşayacağım herşeyi yaşadım, hayatın anlamını çözdüm" diye konuşan ergen misali tasarımcı olan arkadaşlar başladılar konuşmaya ki tutabilene aşk olsun, meşk olsun.

 Ben aslan burcuyum modanın kralıyım , yok ben 14 yaşından beri moda tasarımı yapıyorum, kitabını yazarım...,varsa şekliniz buyrun bekleriz, yaklaşma toz olursun geçme pişman olursun, aşk cekenin yol gidenin, kabahat sende değil seni sevende, Nabeeeer...:)



 Evet mevzu yavaş yavaş Çiçek Abbas ve Şakir atışmasına bağlanıyordu ki, devreye evde giymediği kıyafetleri getirip bu konuda afra tafra yapan afilli bayanlara juride eklenince yarışma programı oldu sana Cennet Mahallesi.

 Ya arkaďaşım iyi atıp tutyorsun da, lastiği kumaşa silikonluyorsun, ayakkabı ve çantaya zincir takıp tasarım yaptıgını zannedip bir de ben bunu zaman çok kısa olduğu için yaptım diyip kılıf uyduruyorsun.Ne diyeyim Allah silikon tabancasını yapandan razı olsun. Arkadaşım sen nerde yaşıyorsun? Düğüne 5 dakika kala eteği yırtılan sökülen bayanların elbiselerini el becerisi ve çabukluğu ile düzeltip düğüne yetiştiren teyzeler var bu memlekette.



 Hiç mi defilelerde sıkıntı olmuyor, bu işe tecrubesi olan insanlar daha çıkmadan kıyafetleri kulisde onarıp defilede sunuyor farkına bile varmıyoruz.



 Ama sen bir kendin yap projesi gerçekleştirip tasarım yaptığını zannediyorsun.

 Ne demişler, her sakallı deden olmadığı gibi, her tasarımcı da Coco Chanel olmuyor.


 Ama biz milletçe seviyoruz böbürlenmeyi. Hele böyle magazin değeri yüksek konularda herkesin fikri var. Alt tarafı bir yarışma programı demeyip yarışmacısından, jurisine kadar herkes kendini dev aynasında görüyor. O da yetmezmiş gibi laf sokmayı, hır çıkarmayı, ayar vermeyi meziyet zannediyor.

 Hâl böyle olunca Tv yapımcılarının da işine geliyor ki, bizim bu zaaflarımızdan kaynaklı eğlence anlayışımızdan milyonlar kazanıyorlar.


 Ben mi tasarımcı değilim, sadece sıradan bir televizyon izleyicisiyim.







Kibir ve inat
Bir insanın önce kendini mükemmel görmesini
sonra sonunu oluşturur.

      Tolstoy

21 Ocak 2015 Çarşamba

Mimlenmişim Ya Ben!

 Sevgili Sulti's tarafından mimlendim. Kendisine çok teşekkür ediyorum ve soruları cevaplıyorum.

1- 2014 Yılını nasıl tarif edersin?
Alaz'ın bebeklik dönemini yavaş yavaş atlattığını gördüğümüz bir dönem oldu.Bu yüzden bol koşturmacalı ve yorucu bir yıldı esasen.. Ama yine de kötü değildi. Sağlığımız ve keyfimizin yerindeydi.

2- Uzun zamandır yapmadığın ve tekrar başladığın neydi?
Spor yapmak. Niye bu kadar ara verdim ki.

3- Hayatında ilk kez yaptığın neydi?
Dikiş dikmek ve öğrenmeye çalışmak. Cok keyifli.

4- Kilo aldın mı/verdin mi?
Kilo hem verdim, hem aldım. Tekrar diyetteyim.

5- Saçlarını uzattın mı/kısalttın mı?
Hiçbir değişiklik yok.

6- Kozmetik ve bakım için daha çok mu yoksa daha az mı para harcadın?
Biraz harcadım. Bitenleri yeniledim.

7- En fazla gelen cep telefonu faturan?
Faturam sabit.

8- Yaptığın tatil?
Önce Kaş, sonra Sorgun'da tatil yaptık. Sorgun otel tatiliydi. Cocuktan dolayı pek gezelim görelim tatili yapamadık. Hatta bir kaç tane plan iptal oldu.

9- Çok alkol içtiğin oldu mu?
Yılın bir bölümü emzirme dönemindeydim o yüzden çok az ictim. Zaten alkolle pek aram iyi degildir normalde de.

10- Telefonla en çok görüştüğün kişi?
Eşim sonrasında annem.

11- En güzel anılarından bir tanesi?
Alaz'ın deniz ve havuz olayları eglenceli ve güzeldi.

12- Zamanını en çok kiminle geçirdin?
Eşim ve kızımla

13- En çok dinlediğin şarkı?
  Pink Floyd son albüm.

14- Aklında en çok kalan kitap?
Buz ve Atesin Sarkisi (Taht Oyunları)
Hala okuyorum.

15- En beğendiğin dizi?
Game of Thrones, House of Cards, Breaking Bad.

16- 2014'te çıkardığın ders?
 Pozitif ve sabirli olmanın guzel bir sey oldugu. Evhamlanmak ve şikayet etmekle hicbir şey elde edilemeyeceği.

17-Güzel olay?
Ailemle gecirdigim her an güzel.

18- Berbat olay?
Haberleri izlemek yetiyor bu konuda. Eleyemiyorum bile.

19- Kendini başarılı hissettiğin olay?
Nedense yemek yapma konusunda kendimi başarılı bulmaya başladım bu sene.

20- İmkanın olsa 2014 yılını yeniden yaşamak ister miydin?
Hayir çunku her yasin ve her yılın kendine özel anları var.

21- 2015 hakkında ilk düşündüğün ve hissettiğin?
 Saglık tabiki. Daha önemli ne var ki.

Sevgili Blogger Arkadaşlarım
Nilgün Aydın

Kreatif Başkan 'ı mimlemeye karar verdim. 



Saygılar efenim.:)



20 Ocak 2015 Salı

Örgüye Yeni Başlayanlar İçin Snood

 Eşimin seyahatini fırsat bilip, Alaz ve ben tası tarağı toplayıp geçen hafta soluğu annemlerde aldık.

 Havaların buzluğu bozulmuş buzdolabı misali karlı ve soğuk oluşundan gaza gelip, hem de Alaz'ı anneanne ve dedeye törenle teslim ettikten sonra işe yaramayan terk edilmiş kedi yavrusu gibi hissetiğimden mütevellit, "Boş duranı Allah sevmez!" nidaları ile ipimi sapımı elime aldım.

 Bu yaşa kadar örgü örmenin "Ö" sünün iki noktasını bilmeyen ben, yüncüye kıyıdan kıyıdan girip, yünlere bakmaya başladım. Tabi ki etrafta işin ordinaryüsu olmuş abla ve teyzeleri hatta yaşıtlarımı görünce utanmadım değil. Ben yünlere aval aval bakarken yok 6 numaralı şişe bu yün gidermiş, yok bu bebe yünlerinde bu marka iyiymiş, yok bunun içinde yünü çokmuş, bunun ipinden kuyuya inilmezmiş gibi bir sürü şey duydum.

 Sonuç mu, en kalın ve rengini en beğendiğim yünleri aldım. Bir de 12 ve 15 numara şiş aldım ve dükkandan çıktım.

 Eve, en sevdiği şekeri almış çocuk edasıyla gelince koyuldum işe. Kâh annemin yardımıyla, kâh internetten izlediğim videolar ile söke öre birşeyler örmeye başladım.

 Her ne kadar ördüğümü giydiğim bir fotoğraf ile marifetimi göstermek istesem de, ben bitirince havalar ısındı.

 Gelelim nasıl ördüğüme,



 "Alize Country "model marka yünle işe başladım. Yünün kağıdında 15 numara şiş dese de elim alışkın olmadığı için 12 numara şiş kullandım.

 Snood örmek için atkı kadar uzun tutmanıza gerek yok. Bu yünden 2 adet çıktı. 1 metre kadar örseniz snood için yeterli olacaktır.



 Yün kalın ve tok durduğu için 10 ilmekle başladım ve ipi göstermesi açısından haroşa ördüm. Zaten kısa sürede bitiyor. Kendinden afilli bir yün olduğu için örgüyü doğru düzgün bilmeseniz de birşeyler çıkarabilirsiniz.

 Biraz renk katması açısından neon yeşili kalın yün ipinden şeritler geçtim. En son olarak da iki ucu kendi yününden bir iple birleştirip diktim.

 Sonuç hafif spor görünümlü, sıcak tutan, basit ve kullanışlı bir model ortaya çıktı.

 Önümüzde ki ilk soğuk havada giymek umuduyla.








8 Ocak 2015 Perşembe

Kapitalizm Çarkında Anne Olmak

 İş hayatına üniversite yıllarında hem okuyup hem de çalışarak başladım. Hedefler büyük, hayaller genişti. Emeğin yemek, kariyerin başarı, adaletin sarsılmaz olduğunu düşündüğüm dönemler.
 
 Herneyse gel zaman, git zaman evlendim ve kızım dünyaya geldi. Bir taraftan iş hayatına dönmek istiyorum, bir taraftan da minik kızımı emanet edebileceğim bir bakıcı arıyorum. Ne gezer aylar oldu ve ben halâ aradığım bakıcıyı bulamamış, daha doğrusu bir türlü güvenip de işe başlatamamıştım.

 Zaman geçti. Doğum iznim ve senelik iznim bitti. Akabinde ücretsiz izne çıktım ama o da belirli bir zaman sonra kabul görmeyince hiç düşünmeden, pek de üzülmeden istifa etme kararı aldım. 



 Her ne kadar çalışmayı, üretmeyi ve para kazanmayı çok sevsem de, vicdan ve kariyer karşılaştırmasında, vicdanım daha baskın çıktı. Kızımı güven problemi yaşadıgım birilerine emanet etmektense iş hayatından feragat etmek daha işime geldi.

 Belki şanslıyımdır kızımla beraber vakit geçirip büyümesini an ve an izliyorum. Belki de o kadar şanslı değilimdir, yıllarca okuyup çalışıp kariyer konusunda ara verip köreliyorum. Ne de olsa dünya yamyamların dünyası. Beraber aynı sırada okuduğunuz, yediğiniz, içtiginiz dostunuzu bile düşman veya rakip yaptıracak kadar kalleş bir dünya.

 Evet

 Anne olan milyonlarca kadının iç hesaplaşması aslında bu.

 İşten ayrıldıktan kısa bir süre sonra kendimi boşlukta hissetmeye başladım. Artık sabah erken kalkıp işe gitmiyordum. Veya bakmak zorunda olduğum mailler, bitirmek zorunda kaldığım tablolar, cevaplamak zorunda olduğum susmayan telefonlar yoktu hayatımda.

 Evdeydim. Yeni doğmuş kızımı uyutmaya çalışıyordum. Telefon sesi, klavye sesi, insan sesi, koridorda çınlayan topuklu ayakkabı sesi yoktu. 



 Öyleki bir ara kendimi işe yaramaz, vasıfsız bir ev kadını gibi hissettim. Sanki ev kadını olmak kötü bir şeymiş gibi. Sonra bu düşüncemden dolayı utandım. Ne yapıyordum ben? Hayatta en masum, en güzel ve en değerli varlık karşında uyuyor ve sen mutsuz olmaya çalışıyorsun diye kızdım kendime.

 Sonra düşünmeye başladım. Düşündükçe okumaya ve okudukça, sorgulamaya başladım. Sorguladıkça daha çok kızdım ve daha çok görmeye başladım. 

 Kadın olmanın özellikle anne olmanın iş hayatındaki değerini sorguladım. 



 Düzgün aile, huzurlu ortam, sağlıklı ve mutlu çocuklar beynimize empoze edilirken annenin ruh sağlığı düşünülmeden iş yerinde yaşadığı strese, motivasyonsuzluğuna, mobbing yapan obsesif hemcinsi ile mücadelesine şahit oldum.

 Uzmanlar, psikologlar, aile danışmanları çocuklara 3 yaşına kadar annesi ile büyümeli derken, daha 4 aylıkken yavrusunu bakıcılara bırakıp gece yarılarına kadar it gibi çalışmak zorunda kalan anneleri gördüm ve okudum.

 İş hayatında istediğin kadar donanımlı ol, çalışkan ol, dürüst ol. Sırf annesin veya anne olacaksın diye var olan yasalara karşı çıkmak yerine fırsat bilip, kendi çıkarını gözeten amir olmuş ama insan olamamış şahıslardan "Anne olan veya anne adayı olan bayanları çalıştırmamak lazım." cümlesine maruz kalan nice bayanlara şahit oldum.



 Yeni doğum yapmış, çocuğunu bırakıp işe başlamış anneyi "performansı düştü" diyip işten kovan bre densiz, bre hadsiz, bre şerefsiz kraldan çok kralcı olan işveren tayfasını duydum.

 Sağlıklı toplum, saglıklı birey, verimli çalışma=Esnek çalışma saatleri diye kıvranırken. Doğum izninin zamanını kısa tutulmasına çanak tutan zihniyetle karşılaştım.

 Evladını bakıcıya bırakmak zorunda kalan, maaş ve sorumluluk verdiğin bakıcının aniden işi bırakıp kendisini zor durumda bıraktığını, çocukla ilgilenmedigini hatta dövdüğünü anlatan mağdur anneleri dinledim ve izledim. 

 6 ay sadece anne sütü tavsiye edilen fakat 4. ayda işe başlayıp süt izinlerini istediği gibi kullanmak isteyen bayana çemkiren karaktersizlik abidesi müdürü duydum.

 İnsanların kadın ve en ilginci anne olup da çalışması sizi neden bu kadar rahatsız ediyor?


 Bu liste daha uzar gider. Artık yorumu size bırakıyorum.  



 

 

7 Ocak 2015 Çarşamba

Bir Zamanlar Moda Yazarı İken Ben ( Dikkat! Bir Özeleştiri Yazısı :))

 Kendimi eleştiri yağmuruna tutacağım bir yazı olacak efendim. Önce şöyle rahat bir koltuğa oturun. Yayılın yayılın iyice. Hah oldu. Hazırız sanırım. Başlıyorum.

 Efendim, modayı, tasarımları, elbiseleri, kumaşları, ayakkabıları ve incik boncuk şeyleri çok severim. Hem takip ederim, hem amatörce dikmeyi severim, hem de giymeyi. Moda benim için tabir-i caizse meditasyon kaynağım.( Çok afilli bir cümle kurdum. Ehe)


 Hâl böyle olunca dedim ki kendi kendime, içimde biriken bu moda coşkusunu bir şekilde aktarmam lazım. Ne mi yaptım ? Tabi ki akabinde blog açtım. Başlarda bir hevesliyim hevesliyim. Yazıyorum siliyorum, havalı olsun diye araya artistik kelimeler sıkıştırıyorum. Sonuçta racon bu. Öyle dümdüz yazamıyorsun. Modayı baştan yaratıyorum zannediyorum o derece.



 Bir cümleler kuruyorum, bir kelimeler yazıyorum. Sanırsın ki Vogue Paris'in moda yazarıyım. Hatta ismim Burçin degil Brotchina. Görende yazılarımı çok klas minimalist bir ofiste veya uçakta business koltuğunda en şık kıyafetlerimle, en yüksek topuklularımla, Prada gözlüklerimi takarak yazıyor sanır. Nerdee. Evde ya çocuğu uyuturken, ya yemeğin pişmesini beklerken ya da gece uyku tutmayınca mutfakta pijama ile süt içerken yazıyordum. Ama bir havalar, bir ukalıklar bende. Ey maşallah.

 Sonra ne mi oldu?

 Benim havam bir balon gibi söndü. Tısss. İçimde coşku kalmadı. Trendler, moda ve stil hakkında yazmaya başladığımda zevk almamaya başladım. Hatta eşimin bile dikkatini çekmişti. "Yazmıyorsun, geçiştiriyorsun artık." demişti. Evet geçiştiriyordum. Çünkü artık keyif almıyordum.



 Peki neden keyif almıyordum? Ben modayı çok seviyordum.

 Çünkü efendim,  yazmış olmak için yazıyordum.Samimi değildi yazdıklarım. Kalıplaşmış fiyakalı moda terimler kullanıyordum. Kendi fikirlerimi yazmak yerine haber yazıyordum sadece. Ve sonra dedim ki "Ne yapıyorum ben???"



 Ve gerisini biliyorsunuz zaten. :)

 Bu arada eski moda yazılarımı silmedim. Bakabilirsiniz. İbret olsun diye de silmeyeceğim. İnkar etmektense kabul etmek daha huzur verici.


 Artık havalı değilim.Varsın olmayayım. Evde yanımda konuşmayı yeni yeni sökmeye çalışan bir kız çocuğuna laf yetiştirerek yazıyorum yazılarımı. Evet pijama veya rahat pamuklu ev kıyafeti giyerek yazmaya devam ediyorum. Hatta yazımı bitireyim, akşam yemeğini pişirmeye mutfağa gideceğim.

Ben buyum.
Ve böyle olmayı seviyorum.
Ve Modayı da sevmekten vazgeçmeyeceğim.

Sevgiler:)



6 Ocak 2015 Salı

Adım Adım Moda İkonu, Moda Yazarı ve Moda Tasarımcısı Olma Rehberi (Volume 1)

 Zamana ayak uydurmak mümkün değil. Eskiden "Her genç kızın rüyası Zetina dikiş makinesi!" iken şimdi ise "Her genç kızın rüyası İkoncan olmak. " Baktın ikoncan olamıyorsun. O zaman ya moda yazarı ol ya da tasarımcısı.

 Konuya geçmeden önce açıklama gereği duyuyorum ki yazacaklarım herkes için geçerli değil. Etrafta gerçekten moda tutkunu olup da bunlara hakkını veren insanlar var. Veya bunun için emek verip çabalayanlar da var. Sizleri tenzih ediyorum. Siz tasarlamaya, göstermeye ve yazmaya devam edin ki iyi elma ile çürük elmayı ayırt edebilelim. 



 Evet, şimdi gelelim konumuza. Konu uzun isterseniz hava soğuk gidip bir çay koyup gelin. Şşt sende bir 5 dakika kapat facebook'u bakayım bir şey anlatıyoruz burada. :) Sanırım hazırız. 

 Moda İkonu Olma Rehberi
  
Part 1 

1) Paran olacak. (Yoksa dert etme Part 2'de anlatacağım.)
2) Stil sahibi olacaksın diye kasmana gerek yok. Ecnebilerden Kardashiangiller, Olivia Palermo, Rihanna, Beyonce gibi ünlüleri takip et yeter. Onlar ne giymiş, ne takmış bir bak gidip aynısını al.
3) Sosyal Medyayı aktif kullan. İnstagram'da muhakkak gittiğin ciks ve populer mekanları paylaş. 
4) Aldığın çanta, ayakkabı ve kozmetik malzemelerinin de fotoğrafını paylaş ama markasını gözümüze sokmayı unutma.
5) Chanel'e ve Louboutin'e ne kadar hayran olduğunu anlat. Hatta defile ve koleksiyon haberi ver ki o derece hayran olduğunu anlayalım.
6) En populer gece kulüplerine git ama çıkarken ağzı yüzü dağılmış şekilde çıkma makyajin yerinde olsun.
7) Popüler bir spor salonuna git. Kesinlikle pilates yap. Spora giderken de bir stilin olsun. Kesinlikle esofman değil tayt giy. Üzerindekiler yeni sezon ve en pahalısı olsun. Karın kasın varsa göbeğini aç. Öyle gez.
8) Gittiğin mekanların adını belirterek yediğin yemeğin fotoğrafını çek ve x chef'in burgeri harika, y cafe'nin zencefilli tartını her gün yerim gibi cümleler yaz instagram'da.
9 ) Yurt dışına git özellikle New York, Paris, Milano gibi şehirlerde pahalı mekanlarda fotoğrafın olsun. Magnolia Bakery'ye uğramayı unutma.
10) Carrie Bradshaw'ın sözlerini yaz sosyal medyada. Kendinle özdeşleştir. Ama gizliden memleketteki diğer rakiplerini takip etmeyi unutma. 
11 ) Alaçatı ve Bodrum'a muhakkak git bikinili fotoğraf çektir. Kışın da Uludağ'a çıkmayı unutma.
12 ) Sokak stilin olsun, her zaman düzgün sokağa çıkma arada doğal halinmiş gibi görün. Mesela pijamayla köpeğini gezdir veya marketten bir şey al. Ama pijamanın üstüne Burberry trenchcoat giy mesela. Pazardan da giyinirim lafını nadiren de olsa kullan ki, orta gelirli ve dar gelirlinin de takdirini al. Ama pazara gitmek zorunda değilsin. Söylesen de yeter.


13 ) Her zaman fönlü gezme arada dağınık saç veya topuzla çık. 
14 ) Pahalı kahvaltı mekanlarına eşofmanla git. Hani buraya her zaman geliyorum öyle rahatım imajı yarat.
15 ) Arada muhakkak ucuz yollu bir şeyler giy ve bunu bir şekilde belirt. Mesela Chanel ceketin altına 20 liralık tshirt giy. Ama onu Türkiye'den alma Newyork'tan 10 dolara almıs ol mesela. 



Evet artık bir Moda İkonusunuz. Tebrikleeer.

"Ama benim bunları yapacak param yok ki?"
Seni de düşündük anacım.Kredi kartın var ama değil mi? :)

 Part 2

1) Paran yoksa işin daha zor ama bunun da çözümleri var. Aktif kredi kartı kullanıcısı olacaksın. 
2 ) Kritik lüks parçalara ne yazık ki para vermen gerekecektir. Muhakkak lüks çanta, makyaj malzemesi al. Artık kredi mi çekersin, banka mı soyarsın sana kalmış.
3 ) Sosyal medya ve bloglarda stil fotoğraflarını koy. Ama vücudunu daha çok vurgula. Dekolteye ağırlık ver ki daha hızlı popüler olasın.
4 ) Bu Tarz Benim gibi programlara katılmaya çalış. Çabucak ünlenirsin zaten. Aa baktın ilgi çekmiyorsun hır çıkar programda. Yapımcı seni çok sevecektir. Hep seni ekranda gösterecektir.
5) "Yok ya ben bunları yapamam." diyorsan entel dantele bağla.
6) Cihangir, Asmalı Mescit gibi bölgelerde takıl, çevre edin kendine.



7) Değişik giyinmeye bak. Ve böyle bir tarzın olduğunu sürekli vurgula ki öyle olduğunu zannetsinler.
8) H&M, Topshop, Zara favori markaların olsun, Yurt dışı ikinci el mağazalarını sürekli övmeyi unutma. Bu işlerden anlayan bir arkaşını da muhakkak yanında götür ki dandik bir pırtı alıp da keklemesinler seni.
9) Yurt dışına muhakkak git. Paris, Floransa, Brooklyn vs. anlat anlat dur.
10 ) Hiç kimsenin tanımadığı tasarımları öve öve bitireme. (Muhtemelen arkadaşın satamadığı tasarımlar olur onlar :)) hatta giy ve reklamını yap.
11) Sanattan ve edebiyattan anlıyormuş gibi yap. Bir kitap tanıt ama okuma, bir sergiden bahset ama gitmek zorunda değilsin broşürü fotoğraflasan yeter. Muhakkak ama muhakkak fransızca bir kaç kelime ezberle ve fransız edebiyat ve sanatına hayran oduğunu belirt.
12 ) Bir ikonun olsun muhakkak. Audry Hepburn,  Marianne Faithfull olur. Araya Türkan Şoray'ı koymayı unutma. 
13 ) Minimalist ve anlamsız fotoğraflar çek hatta bu fotografların içine kendini koy. Instagram'da fotoğraf tanıtım kısmına "Yalnızlık, esinti, varoluş, motto, sinerji gibi tek kelime yaz. Siyah beyaz veya renk tonlaması baskın olmayan filtreler kullan. 
14 ) Saç kesimin farklı olsun. Kakül kestir, bir kısa bir uzun kestir. Ama asla röfle yaptırma.Asla tırnak uzatma. Takı tak ve takılarının bir anlamı ve bir şeyi simgelediğini belirt. Atıyorum "bu yüzük budizm'de yokoluşu simgeliyor." gibi şeyler söyle ki entellektüel bir havan olsun.
15 ) Kedi, köpek beslemeyi unutma ve fotoğrafla. Ama tadında.
16 ) Offroad, Yemişliler köyüne doğru zorlu parkur gibi laflar et ki, havuz başında şezlong da uyuya kalan bir tip olmadığın anlaşılsın.
17 ) Gittiğin yerlerdeki yaşlı amca, teyze ve sümükleri akmış( bu şart) çocuklar ile fotoğraf çektir. Onlara insan değil de uzaylı muamelesinde bulun. 
18 ) Muhakkak o merdiven senin, bu bank benim, şu salıncak onun gibi yerlerde iyi kalite fotoğrafını çeken bir arkadaşın olsun. Evde çekileceksen de ya camdan bak, ya yangın merdivenini kullan, ya da yatakta dağılmış çarşaf yorgan ikilisine uzan öyle çeksin. 


 Seni de tebrik ederim sende moda ikonu oldun. Hadi iyisin yine hadi. :) Bu kıyağımı unutma.



 Moda İkonu olmanın son kuralı,( Her iki grup için)
 "Türkiye'de gerçekten modadan anlayanı bulmak zor, Bu konuda kat etmemiz gereken çok yol var " demeyi unutma! Bu lafı söylemeyi unutma ki ne kadar cahil olduğun ortaya çıkmasın. :)

 "Bırakın bu işleri, devlet su işleri." demişler. Bırakın ikon, stil sahibi, hede ödö olmaya çalışmayı. Kendiniz olun. Kendinizi tanıyın. Kimseye bir şey ıspatlamak zorunda değilsiniz. O kadar eğreti duruyor ki yaptıklarınız. Komik oluyorsunuz. İtiraf edin artık kendinize. Bunlar sizi mutlu etmiyor. 



 Hadi kalk şimdi yerinden, o kapağını çekip hava atıp okumadığın kitabı okumaya başla. Hadi sen de bırak paranla övünmeyi, iki araştır da fakir fukaraya bir hayrın olsun.

 "Modanın üç esası;
Sadelik, bakımlılık ve zevk satın alınamaz."


Christian Dior


" Kendimi asla bir moda ikonu olarak görmedim. Başkalarının öyle düşünmesi benimde öyle düşündüğüm anlamına gelmez. Ben işime bakarım. '' 


Audry Hepburn




“Boşver be yaşı başı Gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver? Şöyle atıp koyu grileri, siyahları sabahtan Sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, ondan haber ver…


Can Yücel









Not: Moda tasarımcısı ve yazarı olma rehberi postları da yakında.:)







2 Ocak 2015 Cuma

Mevlit Kandiliniz Mübarek Olsun.

 Bugün Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s)'in doğum günü. Bugün pek çok inanan ellerini uzatıp, avuçlarını semaya açacak ve tek bir yürek olup dua edecek Yaradana.

                Tüm Müslümanların Kandili Mübarek Olsun.




1 Ocak 2015 Perşembe

Kısaca Bir Aile, Bir Yılbaşı

 Normalde pek yılbaşı insanı değilimdir hatta eşimde öyle. Ama Alaz dünyaya geldikten sonra birlikte keyifle geçireceğimiz özel günleri kovalar hale geldik. Bunlardan biri de yılbaşı akşamlarıdır.

 Alaz'a eğlence olsun diye bir yılbaşı ağacı kurduk. Süsleri ve lambaları tek tek saydık, yeri geldi renklerine göre ayırdık. O da yetmedi mum niyetine bütün lambaları üflemeye kalktık.