8 Ocak 2015 Perşembe

Kapitalizm Çarkında Anne Olmak

 İş hayatına üniversite yıllarında hem okuyup hem de çalışarak başladım. Hedefler büyük, hayaller genişti. Emeğin yemek, kariyerin başarı, adaletin sarsılmaz olduğunu düşündüğüm dönemler.
 
 Herneyse gel zaman, git zaman evlendim ve kızım dünyaya geldi. Bir taraftan iş hayatına dönmek istiyorum, bir taraftan da minik kızımı emanet edebileceğim bir bakıcı arıyorum. Ne gezer aylar oldu ve ben halâ aradığım bakıcıyı bulamamış, daha doğrusu bir türlü güvenip de işe başlatamamıştım.

 Zaman geçti. Doğum iznim ve senelik iznim bitti. Akabinde ücretsiz izne çıktım ama o da belirli bir zaman sonra kabul görmeyince hiç düşünmeden, pek de üzülmeden istifa etme kararı aldım. 



 Her ne kadar çalışmayı, üretmeyi ve para kazanmayı çok sevsem de, vicdan ve kariyer karşılaştırmasında, vicdanım daha baskın çıktı. Kızımı güven problemi yaşadıgım birilerine emanet etmektense iş hayatından feragat etmek daha işime geldi.

 Belki şanslıyımdır kızımla beraber vakit geçirip büyümesini an ve an izliyorum. Belki de o kadar şanslı değilimdir, yıllarca okuyup çalışıp kariyer konusunda ara verip köreliyorum. Ne de olsa dünya yamyamların dünyası. Beraber aynı sırada okuduğunuz, yediğiniz, içtiginiz dostunuzu bile düşman veya rakip yaptıracak kadar kalleş bir dünya.

 Evet

 Anne olan milyonlarca kadının iç hesaplaşması aslında bu.

 İşten ayrıldıktan kısa bir süre sonra kendimi boşlukta hissetmeye başladım. Artık sabah erken kalkıp işe gitmiyordum. Veya bakmak zorunda olduğum mailler, bitirmek zorunda kaldığım tablolar, cevaplamak zorunda olduğum susmayan telefonlar yoktu hayatımda.

 Evdeydim. Yeni doğmuş kızımı uyutmaya çalışıyordum. Telefon sesi, klavye sesi, insan sesi, koridorda çınlayan topuklu ayakkabı sesi yoktu. 



 Öyleki bir ara kendimi işe yaramaz, vasıfsız bir ev kadını gibi hissettim. Sanki ev kadını olmak kötü bir şeymiş gibi. Sonra bu düşüncemden dolayı utandım. Ne yapıyordum ben? Hayatta en masum, en güzel ve en değerli varlık karşında uyuyor ve sen mutsuz olmaya çalışıyorsun diye kızdım kendime.

 Sonra düşünmeye başladım. Düşündükçe okumaya ve okudukça, sorgulamaya başladım. Sorguladıkça daha çok kızdım ve daha çok görmeye başladım. 

 Kadın olmanın özellikle anne olmanın iş hayatındaki değerini sorguladım. 



 Düzgün aile, huzurlu ortam, sağlıklı ve mutlu çocuklar beynimize empoze edilirken annenin ruh sağlığı düşünülmeden iş yerinde yaşadığı strese, motivasyonsuzluğuna, mobbing yapan obsesif hemcinsi ile mücadelesine şahit oldum.

 Uzmanlar, psikologlar, aile danışmanları çocuklara 3 yaşına kadar annesi ile büyümeli derken, daha 4 aylıkken yavrusunu bakıcılara bırakıp gece yarılarına kadar it gibi çalışmak zorunda kalan anneleri gördüm ve okudum.

 İş hayatında istediğin kadar donanımlı ol, çalışkan ol, dürüst ol. Sırf annesin veya anne olacaksın diye var olan yasalara karşı çıkmak yerine fırsat bilip, kendi çıkarını gözeten amir olmuş ama insan olamamış şahıslardan "Anne olan veya anne adayı olan bayanları çalıştırmamak lazım." cümlesine maruz kalan nice bayanlara şahit oldum.



 Yeni doğum yapmış, çocuğunu bırakıp işe başlamış anneyi "performansı düştü" diyip işten kovan bre densiz, bre hadsiz, bre şerefsiz kraldan çok kralcı olan işveren tayfasını duydum.

 Sağlıklı toplum, saglıklı birey, verimli çalışma=Esnek çalışma saatleri diye kıvranırken. Doğum izninin zamanını kısa tutulmasına çanak tutan zihniyetle karşılaştım.

 Evladını bakıcıya bırakmak zorunda kalan, maaş ve sorumluluk verdiğin bakıcının aniden işi bırakıp kendisini zor durumda bıraktığını, çocukla ilgilenmedigini hatta dövdüğünü anlatan mağdur anneleri dinledim ve izledim. 

 6 ay sadece anne sütü tavsiye edilen fakat 4. ayda işe başlayıp süt izinlerini istediği gibi kullanmak isteyen bayana çemkiren karaktersizlik abidesi müdürü duydum.

 İnsanların kadın ve en ilginci anne olup da çalışması sizi neden bu kadar rahatsız ediyor?


 Bu liste daha uzar gider. Artık yorumu size bırakıyorum.  



 

 

14 yorum:

  1. Kariyer yapmak icin cocuk yapamayan,yapipta kres,bakici sorunu vs, ...yüzünden bunalim geciren kadinlar Almanya'da da cok fazla.

    Genc nüfus cok az,yeni dogan cocuk sayisi cok düsük... Ayni sorunlar burda da cok büyük maalesef.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dünyada pek cok ulkede de bu konunun problem oldugunu okumustum.

      Sil
  2. İşte ben buyum. ÇOK yoğunum...

    YanıtlaSil
  3. Durumu öyle güzel özetlemişsin ki, ekleyecek tek bir şey yok. Maalesef ülkemizde durum böyle, düzeleceğini de hiç zannetmiyorum :(
    Bebişle geçirdiğin zamanın tadını çıkarmaya devam ....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tesekkurler. Umut etmek disinda bir sey yapamiyoruz ne yazik ki.

      Sil
  4. Çalışan bir kadın olmak zaten zorken hele birde anne olup çalışmak ayrı bir dert diye düşünüyorum.Bir anne olmamakla birlikte bankada memur olan,çalışan bir annenin çocuğu olarak büyüdüm.Aslına bakarsanız artık birçok kişinin annesi şartlardan ve kadının iş hayatındaki yerinden dolayı çalışsa da önceleri benim arkadaşlarımın annesi%95 çalışan insanlar değillerdi ve onları görerek büyümek bana çok koyardı.Sanırım olaydan etkilenme durumum küçükken öyle fazlaydı ki büyüyünce ne olacaksın sorularına ''ev annesi'' cevabını veriyormuşum..Çocukluğumun ve anneme ihtiyacım olan zamanlarımı bana amcamların bakması dolayısı ile uzakta geçirdim ..Belki bu sebepten çocuğum olursa kreşe bile göndermek düşüncesi beni deli etmeye yetiyor:) Hatta yanımda bir arkadaşıma laf edilse sanki bana edilmişcesine pençelerimi çıkartıp öne atılan ben oluyorum..Kendim sanki o koruma duygusunu dışa vurmak istiyorum..Evet çalışması çok güzel bir kadının ama diğer taraftan kaçırılılanlar emin olun öyle çok ki :( 29 yaşıma gelmiş olsam da ben bu satırları yazarken bile içim buruluyor..Annemi suçlayamıyorum çünkü eskiden bu kadar bilinçli değildi herkes ve imkanlar kısıtlıydı..''Nasıl güvenmişim,bırakmışım'' diyor..En azından çocuğun kendini bilene kadar bence çalışılmaması daha iyi olur..Psikolojik olarak bazıları 3 , bazıları 4 yada 5 dese de bu süre ne kadar uzatılırsa çocuk o kadar karlı çıkıyor.Kadın için çok zor bir süreç ..Belki de bazen hayatından çalınmış gibi hissedebilir..Maalesef her şey 4-4 ' lük olmuyor hayatta..Annem o an işe gitmesi gerektiği için işe gitti,bizi ihmal etti..Şuan kendi parası olduğu için biz de kendi de rahat ama o bir yere ait olamama duygusu hep benimle ve geçmek bilmiyor...Bence siz en doğrusunu yapmışsınız ne kadar zor olsa da..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dusuncelerinizi samimi olarak belirttiginiz icin cok tesekkurler. Boyle örnekler gördükçe hem üzülüyor hem de iyi ki işi bırakmışım diyorum. Beni annem buyuttugu icin bu duyguyu bilmiyorum. Ama annem büyütmeseydi kismini düşündüğümde nasil bir psikolojide olurdu mu düsünmek bile istemezdim.

      Sil
  5. Bahsettiğiniz tüm sorunları birebir yaşadım. Şimdi evimdeyim 9 yaşında bir kızım var. İyiki tekrar iş hayatına dönmemişim. Dönmek istediğim zamanlar çok oldu ama kızımı düşününce vazgeçtim. İş hayatı yerini dikiş kursuna giderek tüketen değil üreten bir anne oldum. Herkesin bir ilgi alanı var ve bununla mutluyum. Kızıma en güzel kumaşlarla hiç kimsede olmayan elbiseler dikmek onun mutluluğunu görmek geride bıraktıklarımı hiç aratmayacak kadar değer. Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sizin icin ne mutlu. Pisman olmayan örnekleri görmek de sevindirici. Sevgiler.

      Sil
  6. Ne güzel bir konuya değinmişsin. Biliyo musun, ben de oğlum doğduğunda tüm ücretli- ücretsiz izinlerimi kullandım, fakat izinlerim bittiğinde yine onu bakıcıya bırakıp da dönemedim işime. Çünkü ben daha 6 aylıkken Almanya'da çalışmak zorunda olan annemden koparılıp, Türkiye'ye akrabalarımın yanına bırakılmış biriydim ve bunu kendi çocuğuma kesinlikle yaşatmak istemedim. Bi süre evde sipariş üzerine seramik, ahşap boyama vs. yaptım oğluma bakarken, sonra da internet üzerinden alışverişle ilgili çalışmaya devam ettim. Oğlum şimdi 12 yaşında ve ben hiç pişman değilim bu kararımdan. Ne mutlu ki bu kararı alabilme lüksüne sahiptim. Her annenin çocuğunun ilk yıllarında yanında olabilmesini, onu yaşayabilmesini canı gönülden dilerim. Çünkü neticede her anne bunu gönülden ister muhakkak, ama şartlar izin vermeyebiliyor işte maalesef bazen. :/
    Sevgiler güzel yürekli, güzel düşünceli, fedakar anne... :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Samimi yorumunuz icin cok tesekkur ederim. Sanirim tecrubeler, cocukluk anilari da kararlari verme de daha etkili oluyor. Ekonomik sartlar ne olursa olsun tecrubeler daha baskin olabiliyor demekki. Sevgiler.

      Sil
  7. devletin amacı belli; çalışan ,kendi ayakları üzerinde duran kadın sayısını azaltmak niyetindeler.Ama bir kadın bunlara kanmamalı şartlar ne olursa olsun kadın güçlüdür anne de olur para da kazanır.Evde oturması gerekiyorsa da üretecek bişey bulabilir.sadece çocuğuma bakıyorum onla ilgileniyorum diyen kadınları malesef desteklemiyorum.Senin gibi bakıcı bulamama problemi olanları ayırıyorum bu durumdan (benim annem baktı cocuklarım güvenilir ellerdeydi) ama kabul etmek gerekirki 24 saat çocukla kaliteli vakit geçirilmiyor.saatlerce cocuklarını tv karsısında bırakanları,günlerde gezmek için çocuklarını sürükleyenleri haklı bulmuyorum ve onlara asla özenmiyorum.Şanslıydım işyerim tüm haklarımıda verdi kızımı 8 aylıga kadar kendim baktım.Devlet 3 cocuk yapın diye tuttururken anne ve cocugu erken yaşta ayırmasa çoğu kadın bu vicdan azabını yaşamayacak.İyi bir işyeri bulmak apayrı bir şans zaten ;) yanlış anlaşılmasın sakin ben kadınların işede evede çocuklarınada yetebilecek güçte ve kapasitede olduğundan yanayım ;) mecburiyetleri bu konuların dışında tutuyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Söylediklerinize tamamıyla katılıyorum. Temeli sağlamlaştirmadan sürekli kat cıkmaya çalışan bir ülke haline geldik. Ne yazik ki herşey yüzeyselleşti.sevgiler.

      Sil